Anunnaki hikayesi kurgu mu, mitoloji mi, yoksa gerçek mi?

Celal Cundoglu
8 min readOct 18, 2022

--

“Enki’nin Kayıp Kitabı” nı tanıttığım yazıyı ‘evrende yalnız mıyız?’ sorusu ile açıp, ‘acaba burada anlatılanlar doğru mu?’ sorusu ile kapatmıştım. Evvelki yazının linki burada. Dünya ve insanlık tarihi ile ilgili çarpıcı bir anlatı bu. Peki doğru mu anlatılanlar? Bir çok olasılık var, ancak ben temel hatlarıyla üç ihtimal görüyorum:

  1. Hikaye tamamıyla hayal ürünü.
  2. Bu bir mitoloji. Yani Sümer tabletleri gerçek, ancak tabletlerde yazılanlar hayal ürünü,
  3. Hikaye doğru. En azından genel hatlarıyla.

Sırayla bu ihtimalleri değerlendirelim.

İlk ihtimal: Hikaye hayal ürünü

Eğer burada anlatılanlar kurgu ise bu kitabın bilim kurgu ve fantezi janrasının temel eserlerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Asimov’un Vakıf serisi gibi, Dune gibi, Yüzüklerin Efendisi gibi çok boyutlu bir hikaye bu. Dizisi çekilse sezonlar boyu sürecek, her ilgiye hitap edecek konuları içeriyor. Konuları listleyeyim dediğimde aklıma gelen başlıklar oldukça zengin, açıkçası yok yok denilebilir. Örneklersek:

  • Hanedanlık var: Geçmiş ve mevcut dünya hanedanlarını mercek altına alan diziler izleyici buluyorlar, haberleri ana akım medya ve magazinciler tarafından ilgi ile izleneceği bilinerek konu ediliyor. Nibiru hanedanının oluşumu ve gelişimi, saray entrikaları, hanedanın dünyayı kolonileştiren üyeleri Enki, Enlil ve bu iki liderin ailelerinin hikayeleri tek başına dizi yapmaya yeter.
  • Göğüs göğüse mücadele var: Nibiru geleneğine göre, soylular arasında krallıkta hak iddia edenler olursa konuyu izleyiciler huzurunda çıplak güreşerek çözüyorlar. Kazanan hükümdarlığı alıyor. Bu nedenle Nibiru kralı Alalu ile onun ardılı olan Anu iktidar için iki kere güreşiyorlar. İlk yenilgi sonrası Alalu uzay gemisine atlayıp Nibiru’dan kaçıyor. Dünyada gerçekleşen ikinci güreş hesaplaşmasının sonunda Alalu’nun rakibi Anu’nun hayalarını ısırarak kopartması Yunan mitolojisini de anımsatan sürprizli bir son oluyor.
  • Uzay yolculuğu var: Alalu’nun Nibiru’dan kaçışı, güneş sisteminin merkezine doğru seyahat ederken teker teker karşılaştığı gezegenlerin güzelliğini izlemesi, tehlikeli asteroid kuşağını geçiş macerası, dünyayı turlaması, gezegene inişi, atmosferi, suyu, canlıları, meyveleri tecrübe edişi mükemmel bilim kurgu malzemesi olacak nitelikte.
  • Gezegenlerin keşfi var: Dünyadan sonra Mars’ın Nibiru’lular tarafından keşif edilmesi ve altının işlenerek Nibiru’ya gönderilmesi için ara istasyon olarak kolonileştirilmesi, benzer amaçlar için kullanılmak üzere Ay’ın keşfi ve kullanışsızlığına karar verilmesi bilim kurgu severler için işlenmeye değer konular.
  • Taht savaşları var: dünyada geçirdikleri süre uzadıkça artan evlat ve torunları arasında dünya egemenliğini bölen Anunnaki hanedanının sayısız taht mücadelesi rahatlıkla kurguya uyarlanır. Ancak Enki’nin büyük oğlu Marduk’un başta amcası dünya hükümdarı Enlil’e ve tüm aile üyelerine karşı verdiği bitmek bilmez üstünlük mücadelesi ana konu olur.
  • Aile entrikaları var: Ailede her anlaşmazlık açıktan yüzleşme ile çözülmüyor, bir çok entrika var. İnanna’nın (diğer adı İştar) büyük amcası Enki’den almaya çalıştığı gizli bilgileri edinme yöntemi, örneklerden sadece biri. Sonradan dünyalılar tarafından aşk ve seks tanrıçası olarak bilinecek İnanna’nın yöntemini hayal gücünüze bırakıyorum. İnanna’nın kaçırdığı sırları geri almak için başlatılan gökteki kovalamaca da, sonrasındaki pazarlıklar da beyaz perdeye iyi yansır.
  • Aşk var: Enki ve Enlil’in kız kardeşleri Ninmah’a olan tutkularının yarattığı aşk üçgeni bir konu. Enlil’in torunu İnanna’nın henüz körpe bir genç kız iken Enki’nin yakışıklı oğlu Dumuzi ile olan aşkı başka bir konu.
  • Seks var: Yüzlerce Anunnaki erkeği (600’ü dünyaya, 300’ü Mars’a) evlerinden uzak yerlerde çalışmaya gönderilince doğal olarak yalnızlık çekiyorlar. Bu koşullarda oluşan hikayeler çeşitli; Enlil’in sağlık ocağında çalışan Anunnaki hemşire Sud’u zorla elde edişi, bu nedenle meclis tarafından sürgüne gönderilişi, hamile kalan genç kızın talebi sonucu meclis tarafından affından sonra Sud ile evlenmesi var. Mars’takilerin (bunlara da İgigi deniyor) kadınsız kaldıkları için insanoğlunun kızlarına olan ilgileri ve bunlardan 200 tanesinin komutanları Marduk’un düğününü basıp yüzlerce kızı kaçırmaları var. Enki’nin dünyalı Lumak’ın karısının güzelliğine kapılıp, onu Ziusudra’ya (inşa ettiği gemi ile tufandan kurtulan dünyalı) hamile bırakması var. İnanna’nın ölen sevgilisi Dumuzi’yi unutmak için kurduğu “Gece Zevkleri Evi” Gigunu var. Yani dijital film platformu malzemesi bol.
  • Yeni coğrafyaların keşfi var: Dünyaya ilk inişin görüntülenmesinin yanı sıra, Enki’nin Güney Afrika’yı ve toprak altındaki altın cevherini keşfi, tufan sonrası Güney Amerika kıtasının ve ulu orta yüzeyde duran saf altının Enlil’in büyük oğlu Ninurta tarafından keşfi, uçsuz bucaksız dünya manzaraları ve güzel bir müzik eşliğinde, uzun uzun izlenebilir.
  • İsyan var: Abzu (Güney Afrika) madenlerinde ve Mars’taki cevher işleme fabrikalarında onbinlerce yıl çalışan Nibiru’lu işçilerin ağır işlerinden bıkıp isyan çıkartmaları, formenlerini rehin almaları, Enlil’in evini kuşatmaları ilgi ile izlenecek konular.
  • Genetik mühendisliği var: Enki, kızkardeşi başhekim Ninmah ve Enki’nin oğlu Ningizidda’nın Güney Afrika’daki laboratuvara kapanıp Annunaki işçilerin yerine geçecek ilkel işçi türünü yaratmak üzere vahşi doğada iki ayağı üstünde serbest dolaşan kıllı canlı türünün yumurtası ile Anunnaki DNA’sını karıştırarak yaptıkları uzun deneme yanılmalar sonucu Adamu ile Tiamat’ı başarı ile yaratmaları en ilginç gelişmelerden. Adamu’nun nesillerinin genlerinin oynanmaya devam edilmesi, ömür süresinin onbinli yıllardan 120 yıla sınırlandırılması, işlediği günah sebebiyle uzak diyarlara sürgüne gönderilen Kain’in ırkının ayırt edilebilmesi için yüz kılları çıkmayacak şekilde genleri ile oynanması var. Hem yaratılış hem. de evrim destekçilerini şaşırtacak anlatımlar bunlar.
  • Tarım ve çiftçilik var: Dünyada insanların artması ile doğada bulunan besinin Anunnaki ve insanlara yetmemesi sonucu Nibiru’dan getirilen tohumlar ile insanoğluna çiftçiliğin, koyunlar ile ise hayvancılığın öğretilmesi. İlk çiftçi Kain ve ilk çofban Abael’in mahsullerini yapılan büyük şenlikte Enlil ve Enki’nin beğenisine sunmaları var. Bolluk ve bereket umudunun kutlandığı bu festivali beyaz perdede hayal edin.
  • Kardeş kavgası var: En temel çekişme Enki ile Enlil arasında ama genelde ölçülü ve baba Anu müdahelesinde medeni seviyede tüm destan boyu sürüyor bu ilişki. Buna karşın Marduk’un kardeşleri Ningizidda ve Dumuzi’ye kurduğu tuzaklar var. İlk medeni insan çifti Adapa ile Titi’nin ikiz oğullarından çiftçi Kain’in, kardeşi çoban Abael’i koyunları tarlanın mahsülünü yiyor diye öldürmesi var. Diğer bir çok örnek ile konuyu uzatmayalım, ancak sezonlar boyu sürecek kardeş kavgası malzemesi var burada.
  • Trajedi var: Abael’in ölümü üzerine annesi Titi’nin çığlıkları, babası Adapa’nın yüzüne toprak sıvaması veya tufanın insanoğlunu yutuşunu gök arabalarından izleyen Ninmah ve İnanna’nın ağlayışları var.
  • Tufan var: Buzul çağından çıkmakta olan dünyanın güneş sistemindeki olağan dışı hareketlilik ve Nibiru’nun güneş çevresindeki turunda dünyaya çok yaklaşması doğal felaketi hazırlıyor. Güney kutbundaki buzulların parçalanarak denizleri dev dalgalar ile kabartması ve suyun 40 gün boyunca karaları kaplaması, Mezopotamya’daki şehirleri yok etmesi, dağları küçük adalara döndürmesi becerikli yönetmenler için tekrar tekrar ele alınabilecek film malzemesi olur.
  • Kader kısmet irdelemeleri var: Dünyada tanrıcılık oynayan Anunnaki liderlerinin önemli kararlar eşiğinde ve sonrasında ‘bu kader mi kısmet mi?’ diye değerlendirmeleri iyi felsefi senaryo malzemesi olur. Kitapta Nibiru’luların da bir yaratana inandıkları anlatılıyor. Örneğin yörüngesi dünyaya yaklaşan Nibiru’nun kütle çekiminin dünyada büyük tufana sebep olacağını anladıklarında lider Enlil’in öngörülen felaketi zaten sevmediği insanlara haber vermeme düşüncesini, “e bu önlenemez doğal bir durum zaten, insanoğlunun kaderi” diyerek aile konseyinde karara bağlatması ve Anunnakilerin hep birlikte uzay gemilerine atlayarak tufanda insanoğlunun yok oluşunu göklerden izlemeleri var. Buna karşın nükleer savaşın istenmeyen sonucunu Enki ile Enlil değerlendirirken bunun “kader” değil alınan kararlar sonucu varılan beklenmeyen bir “kısmet” olduğunu değerlendirmeleri var.
  • Mimari harikaların inşası var: Tufan sonrası Anunnakilerin yok olan şehirleri ve uzay gemi üssünü tekrar oluşturmaya başlamaları ve bu süreçte Enki’nin oğlu yetenekli mühendis Ningizidda’nın Mısır’da uzaydan görünecek dev binaları inşa ederek tepelerine kuvvetli bir ışık huzmesi yerleştirmesi (Sümerlerin Ekur dedikleri yapıları biz Giza pirametleri adıyla biliyoruz), bu başarısından dolayı binaların yakınına yapılan aslan başlı dev yapının üzerine Ningizidda’nın başının (Sfenks) kazınması majestik görsellikte sunulabilir.
  • Nükleer saldırı var: 12 temsilcili dünya Anunnaki konseyinin üye Marduk’u yok etme kararını oy çokluğu ile alması sonrası Enlil’in oğlu Ninurta ve Enki’nin oğlu (ve Marduk’un kardeşi) olan Nergal’in yedi adet nükleer bomba ile Sodom ve Gomore’yi bombalamaları, ama yapılan hesap hatası ile nükleer felaketin tüm Mezopotamya şehirlerini kavurarak, tüm canlıları öldürmesi.

Aklıma ölü diriltme, Babilin kulesinin inşası, insanları bölmek için farklı lisan ve alfabelerin oluşturulaması hikayeleri de geliyor ancak verdiğim örneklerin bu hikayenin ne kadar zengin içeriğe sahip olduğu hakkında sizi ikna edeceğine inanıyorum.

Yaklaşık dörtyüzellibin yıllık bir tarihi kapsayan bir hikaye olduğu için detay çok ve insanlık tarihindeki bir çok anlatıyı da malzeme olarak işlemiş durumda bu kitap.

İyi bir bilim kurgu okumak isterseniz size Enki’nin Kayıp Kitabını tavsiye ederim. Pişman olmazsınız.

İkinci ihtimal: Bu bir mitolojidir

Bu ihtimal Mezopotamya’da onlarca farklı yerden çıkartılan ve tercüme edilen onbinlerce tablette gerçekten bu hikayelerin yazdığı, ancak anlatılanların anlatıcıların hayal ürünü olduğu üzerine oturuyor. Mitoloji yani.

Örnekleri var. Yunan mitolojisi gibi. Bu konudaki çeşitli kaynaklar içinden en bilinenler olan Homeros’un eserleri İlyada ve Odisseus’a bakalım. Bu eserlerde anlatılanların, örneğin Truva kuşatmasının hikayesinin, milattan önce 1200–1300 yıllarına ait olduğu düşünülür. Buna karşın sessiz geçen 500 kadar yıldan sonra MÖ 800 civarında Homeros, nesilden nesile aktarılan hikayeleri bir araya getirerek bu iki eseri yazmıştır.

Homer’in anlatısında baş tanrı Zeus’tur ve iktidarı 12 üyeden oluşan aile meclisi (Panteon) ile paylaşmaktadır. Hikayelerde doğa üstü güçlere sahip tanrıların yanı sıra, tanrıların bazı olağanüstü özelliklerine sahip yarı tanrılar ve bir de ölümlü insanlar vardır. Anlatılanlar günümüz mantığı ile örtüşmediği, ağızdan ağıza aktarılmış hikayelerin toplaması olduğu için buna mitoloji denir, mitolojiler de aklı başındaki dindarları dahi rahatsız etmez. Zeus boğaya dönüşür, İkarus güneşe uçar, Athena dünyaya ilk olarak zeytin meyvesini getirir. Kimse nereden çıkıverdi bu ilginç olaylar demez. Anlatılanları o coğrafyada yaşayan insanların sözlü gelenek ve hayal güçlerinin ürünü olarak görürler.

Bulunan Sümer tabletlerinin içinden Enki’nin Kayıp Kitabı adında bir tablet grubu çıkmamış. Yaklaşık dört-beş bin yıl önce taşa işlenmiş binlerce tablette anlatılan bir çok farklı olayı Zacheria Sitchin birleştirip bir tarih silsilesi oluşturmuş. Enki’nin Kayıp Kitabı tıpkı Homer’in İlyada ve Odisseus’ta yaptığı gibi bir derleme.

Burada anlatılanlar inanılması zor şeyler olduğu için aynen Yunan örneğine mitoloji dendiği gibi buna da Sümer Mitolojisi denilebilir.

Bu tabletler gerçekten var mı peki? Olduğu söyleniyor, örneğin Londra’da British Museum’da. Örneğin Penn Müzesinde (penn.museum) güneş sistemi kuruluş efsanesini anlatan Enuma Eliş’in bulunduğu bilgisi var. Türkiye dahil bir çok Mezopotamya şehrinin müzelerinde sergilenen ipuçları var. Gidip görmek lazım. Sümerce bilmediğimiz için ise akademisyenlerin tercümelerine güveneceğiz, farklı kaynaklardan karşılaştırmaya çalışacağız ve sürekli bir şüphe içinde yaşayacağız.

Eğer bu ihtimal, yani gerçekten tabletlerde bu bilgilerin yazdığı, doğru ise Sümer hayal gücüne saygı duymak lazım. Dörtyüzellibin yıllık bir hikayeye gerekecek olayları detaylandıracak kadar zengin bir anlatıları var. Kurgunun çeşitliliği yanı sıra anlatılan teknoloji ve bilgi çok ileri. Örneğin güneş sisteminde Pluto ve Neptün gezegenleri astronomlar tarafından 20.yüzyılda keşif edilmişken, bu gezegenler 5000 yıllık Enuma Eliş tabletlerinde bahis konusu. Genetik bilimi, uzay seyahati, uçak, helikopter, iletişim teknolojisi gibi günümüz bilgisi ile anlamlandırdığımız anlatımlar var burada. Sümerler keşif etmemiş bunları, tanrılardan öğrendik diye yazmışlar. İnanması güç olduğu için tamamını Sümer Mitolojisi olarak sınıflandırmak olası.

Üçüncü olasılık: Anlatılanlar doğru

Kabul etmesi en zor olasılık bu. Bir çok sebeple: insanoğlu köle bir ırk olarak yaratıldığını, onu yaratanların kendisine defalarca soykırım uyguladığını, binlerce yıldır din adı altında kandırdığını idrak etmeye hazır mı? İbrahimi dinlere iman etmiş olanlar inandıkları tanrıların aslında iktidar düşkünü muhteris uzaylılar olduğunu veya evrime inananlar Adem ile Havva’nın gerçekten genetik mühendislik ürünü (yaratılmış) ilk Sapiens olduğunu kabul etmeye hazırlar m?

Daha da kötüsü var. Bu hikaye MÖ 2000 civarında Sodom ve Gomora’daki nükleer savaşın yarattığı yıkım ile son buluyor. Peki eğer anlatılanlar doğru ise, sonra ne oluyor? Dünyadaki yüzlerce Anunaki nereye gidiyor? Ne kadarı ölüyor, kimler Nibiru’ya dönüyor, hangileri dünyadaki iktidar mücadelesini sürdürüyor? İnsanoğlu’nu hangi illüzyonlar ile kandırmaya devam ediyorlar? Günümüzde yaşıyorlar mı? Bizi ne kadar yakından izliyorlar? İçimizdeler mi? Nibiru’nun bir sonraki turu dünyaya ne zaman yaklaşacak? Hala altın ihtiyaçları ve dolayısı ile gezegenimize ihtiyaçları var mı? Fırsat ellerine geçtiğinde büyük tufan ve nükleer felaket ile insanoğlunu telef etmekten çekinmedilerse bundan sonra başka toplu katliam yapmayacaklarının garantisi var mı?

Bir çok olumsuzluk aklıma geliyor. Bu nedenle bu hikayenin doğru olma ihtimali gerçekten korkunç. Ancak korkunun ecele faydası da yok.

Bu bilgi ile ne yapacağız.

Bu hikaye çok geniş bir perspektif veriyor. İhtimaller burada ele aldıklarımdan daha fazla olabilir. Sitchin hikayeyi manipüle etmiş olabilir. Yahut anlatılanların gerçekliği bulunmasın diye deliller karartılıyor olabilir. Örneğin sormak lazım niye tarihte İskenderiye kütüphanesi gibi büyük koleksiyonlar yakılmış veya günümüzde neden köktendinci teröristler Mezopotamya’da anıtsal yapıları dinamitliyorlar? Ortadoğuya bir türlü barışın gelmeme sebebi muktedirler tarafından kontrol edilmek istenen petrolün varlığı değil de başka bir sebep mi?

Kapkaranlık bir yerde bir adet mum yaktığınızda mumun ışığının ulaşabildiği çerçevede kendinizi bir odada zannedersiniz. Yaktığınız mum adedi arttıkça daha büyük bir mekanda olduğunuzu anlamaya başlarsınız. Yani artan aydınlanma miktarı içinde bulunduğunuz karanlığın büyüklüğünü taktir etmenizi sağlar.

Ben çözümü bilgileri teyit etmekte görüyorum. Müzelere gidilecek, alternatif eserler okunacak, yerli (Muazzez İlmiye Çığ gibi) ve yabancı akademisyenler takip edilecek, arkeolojik ziyaretler yapılacak.

Hiç olmadı, Enki’nin Kayıp Kitabı, anlatılacak ilginç hikayeler dağarcığına eklenecek.

Gördüğünüz gibi bende cevap değil sorular var. Bundan sonrasını sizin merak seviyeniz belirleyecek.

--

--

Celal Cundoglu

Interested in family, agility, history, literature, payment systems, sports, rock & humanitarian politics. Write own views in English & Turkish.