Evrende yalnız mıyız? – Sümer tabletlerinin Annunaki anlatıları

Celal Cundoglu
4 min readOct 18, 2022

--

Bu evrende yalnız mıyız diye merak ederken, yalnız olmadığımızı anlatan ilginç bir kitap okudum.

Zecharia Sitchin tarafından yazılmış olan “Lost Book of Enki – the Memoirs and Prophecies of an Extraterrestrial God” isimli kitap, insanoğlu var olmadan çok önce adına Anunnaki denilen uzaylıların kendi gezegenleri Nibiru ile dünya arasında yolculuklar yaptıklarını ve dünyada yaşadıklarını anlatıyor.

Sitchin 2002’de yayınladığı bu kitabı Sümer tabletlerinde anlatılanlara dayandırıyor. Sümer tabletleri 19.yüzyılda Mezopotamya’da bir çok farklı noktada yapılan kazılarda ortaya çıkmaya başlıyor. Sümer’cenin bir lisan olarak çözülmeye başlaması 1930’ları buluyor. 1920 Bakü doğumlu bir Yahudi olan Sitchin “cunieform” denilen çivi yazısını okuyabilen sayılı insanlardan. Sümer tabletlerindeki bulgularını 1976’da kaleme aldığı “12.Gezegen” isimli çok satan kitap ile yayınlamaya başlıyor. Sonraki yıllarda “Earth Chronicles” adı verilen çok tartışmalı kitaplar ile Sümer tabletlerinden tercüme çözümlemelerini yayınlamaya devam ediyor. Çalışmaları bilim dünyasında red edilen Sitchin 2010 yılında ölüyor.

“Enki’nin Kayıp Kitabı” yaklaşık 450 bin yıllık hikayeyi, Enki’nin olan biteni dünyalı yazman Endubsar’a yazdırması ile başlıyor. Enki, memleketi Nibiru gezegeninin hükümdarı Anu’nun en büyük oğlu ve Nibiru veliahtı ve dünyanın lideri olan Enlil’in ağabeyi. Enki aynı zamanda dünyada Enlil’den sonra en yüksek rütbeli Nibiru’lu.

Enki’nin kayıp kitabında anlatılanlar özetle şöyle:

Güneş sisteminde 10.bir gezegen var. Nibiru adındaki bu gezegenin yörüngesi diğer gezegenlere göre çok büyük. Nibiru’nun güneşi turlaması bizim zamanımızla 3600 yıl sürüyor. Gezegenin güneşe ve dünyamıza yaklaştığı zaman dilimi kısa, çoğunlukla Nibiru çok uzaklarda. Bu gezegende yaşayan canlılar insanoğluna fiziksel olarak benziyorlar, ileri bir teknolojileri var ve Sapiens’e göre ölümsüz sayılabilecek süre yaşıyorlar. Ancak bir dertleri var; gezegenin atmosferinde oluşan bozulma gezegen güneşten uzaklaştığında iklimi dayanılmaz derece soğuturken, gezegen güneşe yaklaştığında kuraklığa sebep oluyor. Bu iklim sorunu Nibiru’daki yaşamın devamlılığını önemli risk altına sokuyor.

Uzmanlar kendi gezegenlerinde az miktarda bulunan bir maden olan altının toz haline getirilmesi ve atmosfere uygulanması durumunda problemin çözüleceğini iddia ediyorlar. Altın madeninin güneş sisteminde asteroid kuşağında ve Ki adını verdikleri gezegende bulunduğunu düşünüyorlar. Ki, en dış yörüngedeki Nibiru’dan merkezdeki güneşe doğru seyahate başlandığında güneş sisteminde karşılaşılan 7. sıradaki gezegen. Yani bizim dünyamız (dıştan içe doğru sırasıyla Plüton, Neptün, Uranüs, Satürn, Jüpiter, Mars, Dünya).

Asteroid kuşağında maden çıkartmak çok tehlikeli olacağı için, Ki gezegenine keşif yapılıyor, altın bulunuyor ve Nibiru’ya gönderiliyor. Nibiru’da işlenenen altın toz haline getirelerek atmosfere uygulandığında gerçekten atmosferi kuvvetlendirdiği, gezegenin iklimini uzayın derinliğinin soğuğundan ve güneşin ısısından koruyabildiği görülüyor. Böylece Ki’de altın madenciliği operasyonları genişletilerek gezegen kolonileştiriliyor.

Nibiru’nun hükümdarı Anu adına Ki gezegenini kolonoliştiren bu uzaylılara Anunnaki adı veriliyor (Ki gezegenindeki Anu’cular manasında). Madenlerde ikiyüzbin yıl boyunca altın cevheri çıkartan ve işleyen Anunnakiler evlerinden ve konforlarından uzak ağır koşullarda çalıştıkları için sonunda isyan ediyorlar ve çalışmak istemiyorlar. Nibiru’nun altın ihtiyacı sürdüğü için genetik biliminden anlayan Enki çözümü madenlerde Anunnakilerin yerine çalıştıracak bir canlı türü yaratmakta buluyor. Enki laboratuvarda Nibiru geni ile Güney Afrika’da bulunan bir canlı türünü (tarife bakılırsa Homo Erectus olsa gerek) karıştırarak ilkel işçiyi yaratmayı hedefliyor. Çeşitli denemeler sonucunda Nibiru’lu suretinde yaratılan erkeğe Adamu, dişisine de Tiamat adı veriliyor. Tiamat ile çiftleşerek yeni türün nesillerini yaratan Adamu, hedeflenen ilkel işçi sınıfını oluşturuyor, madenlerdeki ağır işleri Anunnaki’lerden devir alıyor.

Günümüze ulaşan bir çok tanıdık hikayeyi de içeren ikiyüzbin yıl daha geçiyor, Anunnaki’nin yarattığı işçi sınıfı büyük bir nüfusa ulaşıyor, çiftçiliği, hayvancılığı öğreniyor, az sayıdaki Anunnaki efendisine hizmetkarlık ediyor.

Ki gezegenini hükümdarlık bölgelerine bölen Anunnaki’ler uzun yıllar süren taht kavgalarına girişiyorlar. Anunnakileri yaşayan tanrılar olarak gören insanlar bu tanrıların ordularında nefer oluyorlar. Bu mücadelenin zirveye ulaştığı nokta milattan önce 2000 (ikibin) yılı civarı. O tarihlerde Enlil’in liderliğindeki Anunaki konseyi Enki’nin isyankar oğlu Marduk’u ve onun kontrolündeki Sodom ve Gomore şehirlerini nükleer bir saldırı ile yok etme kararı alıyor. Marduk’un amcası Enlil’e ve aslında tüm ailesine isyan sebebi basit; dünyaya tek tanrı olarak hükmetme hırsı. Marduk’a karşı dehşet silahları ile gerçekleştirilen bu imhanın etkisi iki şehirle sınırlı kalmıyor ve nükleer radyoaktivite saldırıyı yapan Anunnaki’lerin Mezopotamya’daki şehirlerini de kuvvetli bir rüzgar sonucu kavuruyor. Ne olduğundan habersiz kitleler ve tüm canlı hayat ölüyor. Marduk’a ve yaşadığı şehir Babil’e zarar gelmediğini gören Enlil, yarattığı yok oluşun üzüntüsü içinde iktidarı Marduk’a bırakıyor. Enki’nin yazman Endubsar’a dikte ettirdiği 450 bin yılı kapsayan tarihçe burada son buluyor.

Nerede bulacağız bu hikayeyi?

Bir kaç referans verebilirim.

Ben amazon’dan sipariş edip İngilizce okudum. Türkçe tercümesi bir kaç baskı yapmış ancak tükenmiş. Belki sahaflarda bulunabilir. Kitabın internette pdf versiyonu ve sesli okumaları mevcut. İngilizce olarak “The Freemason’s Podcast” kitabı hem okumuş hem yorumlamış. Spotify’da buldum, dinledim, kitabı birebir okuduklarını teyit ettim. Daha da güzeli yorumluyorlar ve gerek İbrahimi dinler gerekse Masonik hikaye ve ritüeller ile karşılaştırıyorlar. Derin ve mistik değerlendirmeler beklemeyin, gerçekten ortalama Amerika’lının anlayacağı şekilde eğlenceli ve halk ağzı ile yorumlanmış. Ondört bölümden oluşan podcast serisinin ilk bölümünün linkini aşağıya bırakıyorum.

Bunu Türkçe dinlemek isterseniz Volkan Çelik’in youtube’daki “Sümer Tabletleri” isimli sekiz saate yaklaşan kaydını deneyebilirsiniz. Linkini aşağıya koyuyorum. Türkçe’si ve okuması güzel, dinlenebilir. Orijinal metindeki detayların hemen hepsine sadık kalınmakla beraber 18 yaş üstü anlatımlar tercümede kayıp olmuş. Benim bu kayıt ile ilgili sıkıntım eserin adına, yazarına ve tercümanına referansların bulunmaması.

Bu hikaye acaba doğru olabilir mi?

Dünya ve insanlık tarihi ile ilgili çarpıcı bir anlatı bu. Peki doğru mu anlatılanlar? Bunu değerlendirdiğim yazı ayrı, linki burada. Bu kitabın tanıtımını buraya kadar okudu iseniz, kitabı veya sesli okumasını da deneyecek kadar ilginç bulacağınızı düşünüyorum. Evrende yalnız olmadığımız ihtimalini ve hatta uzaylıların oyuncağı olabileceğimiz olasılığını masaya getiren bu ilginç hikayeden hayal gücünüzü mahrum bırakmamanızı öneririm.

--

--

Celal Cundoglu

Interested in family, agility, history, literature, payment systems, sports, rock & humanitarian politics. Write own views in English & Turkish.